"Enter"a basıp içeriğe geçin

Dijital Totalitarizm ve Whatsapp

Özgürlük

İnsanlık tarihi bir anlamda özgürlükler mücadelesi tarihidir. Toplumların, devletlerin özgürlük uğruna verdiği savaşlar destanlara konu olmuştur. Bizde Ergenekon destanı, Spartacus’un Romaya başkaldırısı, Musa Peygamberin kavmini Firavun zulmünden kurtarması gibi her milletin tarihinden düzinelerce örnek vermek mümkündür.

Toplumun özgürlüğünden bireyin özürlüğüne geçişin kilometre taşı olan Fransız İhtilali’nin sloganı “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” (Liberte, Egalite, Fraternite) şeklindedir. Fransız ihtilalin etkisiyle aynı slogan bir çok ülkede olduğu gibi bizde de karşılık bulacak, İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından “Hürriyet, Müsavat, Uhuvvet” olarak çevrilerek kullanılacaktır.

Delacroix‘in “Halkın Rehberi Özgürlük” tablosunda merkezdeki tanrıça figürü özgürlüğü sembolize etmektedir

Devletin Özgür olduğu bu dönemlerde talep edilen artık bireyin özgürlüğüdür. Bu alev, bir çok toplumu etkisi altına alacak, bir çok insan bu uğurda canından olacak ve devletler yeniden şekillenecektir.

Bireyin özgürlüğünün, devlet ve otorite karşısında yüceltildiği bir anlayış geri dönülmez bir şekilde yükselirken, bu durum 1. Dünya Savaşının sonucunda oluşan travma ile akamete uğrayacaktır. Güvenlik kaygısı, tekrar savaş ihtimali, ekonomik zorluklar, yeniden imar çabaları gibi sebepler bireyin özgürlüğünü ikinci plana atan, otoriteyi yücelten tersine bir anlayış hakim kılacaktır. Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini, Sovyetlere Birliği’nde Stalin totalitarizmin simgesi haline gelecekler ve diğer ülkelerde de benzer despotik yönetimler iş başına geçeceklerdir. Bunun faturasını insanlık 2. Dünya Savaşı olarak ödeyecektir. 2. Dünya savaşı sonrasında kurulan sistem içerisinde bireysel özgürlükler alanı olabildiğince büyürken, devletin daha küçüldüğü süreç Sovyet blokunun yılmasıyla daha da hızlanacaktır.

Bireyin merkezde olduğu, bireyin devlet için değil devletin birey için olduğu ve bireyin yüceltildiği özgürlük serüveni batı dünyası için böyle gelişirken hikaye diğer dünya devletleri için elbette aynı olmayacaktır. Batı Emperyalizminin sömürdüğü coğrafyalardaki insanlar için bireysel özgürlük gibi kavramların fazlasıyla lüks kaçan şeyler olduğunu; İngilizlerin “herkes eşittir ancak kraliçe biraz daha eşittir” sözünü hatırlatarak konuyu başka bir başlığa havale edelim.

İki distopik kitap ve değişen özgürlük anlayışı

Malumdur, totaliter yönetimler her zaman bireyin özgürlük alanına müdahale etmiş, İnsanları tek tipleştirmeye ve kendi potalarında eritmeye çabalamışlardır. Daralan özgürlük alanı ve baskılar bireylerde her zaman belirli yada belirsiz bir rahatsızlık ortaya çıkarmıştır. Kimi toplumlar diğer sosyolojik etmenlerin de etkisiyle bu durum karşısında farklı yollarla eyleme geçmiş veya da bu durumunun mutsuzluğu ile hayatlarına devam etmişlerdir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta bireyin baskıcı kişi/otorite veya rejimi bilmesi, sikayetçi olduğu somut bir muhatabının olmasıdır. Yani birey şikayetçidir ve kimden şikayetçi olduğunu da bilmektedir. Klasik dünyada böyle bir durumun varlığında şikayetçi olunan somut muhatap devlettir.

Bu noktada George Orwell‘in 1984 isimli meşhur distopya (anti ütopya – olumsuz gelecek tasavvuru) türündeki kitabını hatırlamakta fayda var. Gelecekte insanlar büyük bir savaştan çıkmışlardır ve Büyük Birader‘in yönetimi altındaki bir ülkede yaşamaktadırlar. Büyük Birader klasik diktatörlerde olduğu gibi kutsanmış, yüceltilmiş bir kimliktir. İnsanların hayatlarını, yaşam biçimlerini kontrol etmektedir. Kalıplar vardır. Karşı çıkanlar, kurallara uymayanlar yok edilmektedir. İnsanlar evlerinde dahi tele ekranlardan izlenmekte/dinlenmektedirler. Romanın baş kahramanı bu durumu kabul etmez, kuralları çiğner ancak sonu iyi olmaz.

Kısaca bu şekilde özetlenecek kitapta taraflar bellidir; totaliter bir rejim ve bundan şikayetçi birey vardır. Bu şikayet duygusu bireyi özgürlüğünü elde etmek için harekete geçiren temel motivasyondur.

Ancak yine distopik bir kitap olan Aldous Huxley‘in Cesur Yeni Dünya kitabı bambaşka bir manzara sunar bize. Yine olumsuz bir gelecekte geçmektedir hikaye. Yine insanların hayatları her yönüyle planlanmıştır. İnsanlar denetlenmekte, gözetlenmektedir. Her şey bu yönüyle çok benzerdir. Ancak burada insanlara görevlerini yerlerine getirmeleri karşılığında Soma isimli haplar verilmektedir. Bağımlısı oldukları Somanın etkisinde oldukları sürece dünya cennetini yaşamaktadırlar. Kendi toplumsal sınıfları içerisinde her türlü zevk ve eğlence imkanları vardır.

Cesur Yeni Dünya kitabında asılında 1984 de olduğu gibi totaliter bir rejim vardır. İnsanların doğumlarını, yaşam biçimlerini, inançlarını, vs. belirleyen yüksek teknolojili bir sistem söz konusudur. Ancak insanlar içinde bulundukları durumdan şikayetçi değillerdir. Şikayetçi olmak akıllarından bile geçmemektedir. Somalarını alabilmek onlar için en büyük özgürlüktür. Ayrıca ortada gözle görülür somut bir otorite de gözükmemektedir. İnsanlar kendilerine sunulmuş “zavallı” küçük dünyalarında mutludurlar.

Cesur Yeni Dünya’da, 1984’den daha karamsar bir gelecek insanlık tasavvuru olmasına rağmen bireyler bu totalitarizmden şikayetçi değillerdir. Hayatlarının her anını kontrol altına almış bir totalitarizmin farkında bile değillerdir. Sistemin değirmenine gönüllü olarak su taşımaktadırlar. Onlar için özgürlük bağımlılıklarına (soma) erişebilmek, ondan mahrum kalmamaktadır. Birey durumundan şikayetçi olmadığı gibi karşısında somut bir muhatap da yoktur. Dolayısıyla bireyin harekete geçmesi için bir motivasyon da söz konusu değildir. Bu yönüyle 1984’den çok daha çaresiz ve karamsar bir dünya tasavvuru ile karşı karşıya kalırız.

Cesur Yeni Dünyanın sunduğu gelecek tasavvurunun günümüze benzerliği muhtemelen dikkatinizden kaçmamıştır.

Dijital heyula

Teknolojinin son hızla ilerlemesi ile birlikte artık Endüstri 4.0 diye ifade edilen bir çağın kapısındayız. Bilgisayarlar, tabletler, cep telefonları, nesnelerin interneti (bir biri ile haberleşip anlaşabilen cihazlar) ile her türlü verinin toplandığı (big data), bunların bilgiye dönüştürülmek amacıyla işlendiği (veri madenciliği), tanımlama ve kara verme süreçlerini algoritmaların yaptığı (yapay zeka) bir dünyadayız. Bu teknolojilerle donatılmış süper bilgisayarlar aç gözlü bir canavar gibi bizden akacak verilerle beslenmek için sabırsızlanmaktadırlar. İnsan artık kendisinden her türlü verinin temin edileceği, ne kadar çok veri sunarsa o kadar makbul olan nicelikten ibaret bir veri yığınıdır.

Facebook, Istagram, Whatsapp, Messenger gibi ugulamalarla, sağlık bilgilerimiz, siyasi eğilimimiz, mahrem bilgilerimiz, anlık konumumuz, çevremiz, beğenilerimiz, zaafiyetlerimiz velhasıl bizi biz yapan her şey toplanmaktadır. Bu verilerin bahsettiğim teknolojilerle işlenmesiyle bizi bizden daha iyi tanıyabilecek, vereceğimiz kararları bile tahmin edebilecek ve her türlü bilgimizi elinde tutan dijital bir heyula, bir deccal, -ne derseniz deyin- ile karşı karşıyayız.

Tarihin hiç bir döneminde insanın bu kadar kontrol edilebildiği, özgürlüğünün bu kadar denetim altına alındığı bir zaman dilimi olmamıştır. Tuhaf olan bunu yapanın klasik totaliter devlet mantığı olmadığıdır. Karşımızda dijital bir hayalet var ve bununla mücadelede Cervates‘in Don Kişot‘unun yel değirmenleriyle savaşı kadar çaresiziz. İşin ilginç yanı değirmenlere karşı olsa bile savaşmak isteyecek Don Kişotlar yok. Dijital heyulanın uyuşturduğu benliğimiz ve oluşturduğu bağımlılık ile sanal köleliğimizden memnunuz. Bilakis tersini özgürlüğümüze engel olarak telakki ediyoruz.

Tarihsel süreç olarak bireysel özgürlüğün zirveye ulaştığı günümüzde dijital eller zehirli sarmaşık gibi bireyi sarmalamakta, özgürlük edinimlerini anlamsız kılmaktadır. Sarmaşığın sıkı sarmalları arasında esrik bir mutluluk içindeyiz. Paradoks; devlet totalitarizminden kaçan insanlık dijital totalitarizmin kucağına düşmüştür.

Whatsapp’ın derdi ne?

Dijital alemde klasik bir söz vardır; “Bir ürün bedavaysa ürün sensin“. Ücretsiz olarak sunulan her uygulama kullanıcısının verilerinden beslenir. Whatsapp bu tarz uygulamaların piridir. Kullanabileceği bol bol veri vardır ne de olsa!

Facebook, Whatsapp, Instagram, Messenger hepsi Facebook Grubuna ait uygulamalar. Yaygın olarak kullanılan bu dört uygulama da kullanıcıdan topladıkları verileri tek bir merkezde topluyor. Facebook kurucusu ve büyük hissedarı Mark Zuckerberg hakkında bir kaç cümleden ibaret bilgiye sahibiz. Ancak Mark Zuckerberg herkes hakkında çok fazla bilgiye sahip. Bu bilgi onu devlet başkanlarından daha yukarıda bir güç olarak konumlandırıyor.

Whatsapp 2014 yılında Facebook tarafından satın alındı. Satın alındığı yıl Whatsapp tarafından kullanıcılarını rahatlatacak bir açıklama yapılarak verilerin Facebook ile paylaşılmayacağı bildirilmişti. Ancak Zuckerberg bu sözü çok kısa bir süre sonra unuttu. 2016 yılı itibariyle birtakım veriler Facebook ile paylaşılmaya başlandı. Aslında Facebook tarafından Whatsapp üzerindeki bütün mesajlarınızın işlendiği şüphesi hep vardı ama bu Facebook tarafından onaylanmamıştı.

whatsapp spy

Apple firması Apple Store‘da yüklü uygulamalara kullanıcı verilerini ne yaptıkları konusunda daha şeffaf olmalarını aksi taktirde uygulamanın kaldırılacağı tehditinde bulununca Facebook adım atmak zorunda kaldı.

4 Ocak 2021 tarihi itibariyle Whatsapp kullanıcı hizmet sözleşmesinde güncelleme yaptığını duyurdu. Whatsapp’ı açtığınızda karşınıza hizmet koşullarının değiştiğini söyleyen bir mesaj çıkıyor ve onaylamanız isteniyor. Ancak 8 Şubat tarihine kadar süre tanınmış durumda. Şimdilik “Kabul Et” düğmesinin yanında “Şimdi Değil” alternatifi de var. Dolayısıyla şimdilik onaylamadan devam edebiliyorsunuz. O da habire karşınıza bir daha onay penceresini getiriyor. Ancak bu durum 8 Şubat 2021 tarihine kadar devam edebilecek. Bu tarihten sonra onaylamayan Whatsapp kullanamayacak.

whatsapp sözleşmesi
Whatsapp’ın Deli Dumrul sözleşmesi

Peki bu yenilenen kullanım sözleşmesinde ne mi var? Aslında malumun ilanı veya tarihin en büyük ifşalarından biri var diyebiliriz. Whatsapp mesajlarınız içeriği dahil, konum verisi, listeniz, kullanım verileri, cihaz verileri, çerezler kısaca Wahtsapp üzerinde size ait hangi veri varsa Facebook ve onun belirlediği taraflarla paylaşacağını söylüyor ve bunu onaylamanızı istiyor. Bunu da 8 Şubata kadar onaylamazsanız kullanıma son vereceği tehditi ile yapıyor.

Burada bir detayı belirtmekte fayda var. Whatsapp özrü kabahatinden büyük tarzında bir açıklama yaparak bu zorlamayı AB ülkeleri için yapmayacağını belirtti. Onlar onaylamasalar da kullanmaya devam edebilecekler. Ne de olsa onlar her zaman “biraz daha eşitler”

Sözleşmeyi onaylarsak ne olur veya benim mesajlarımı kim ne yapsın diyorsanız?

Tek cümleyle verilebilecek cevap:

Mahremiyetiniz dijital pazarlarda meze olur!

Bütün mesajlarınızı işleyebilen Facebook size eğlenceli sürprizler yapabilir. Örneğin:

  • Çocukları olmadığı için konuyla ilgili aralarında mesajlaşmış eşlere her hangi bir zamanda tüp bebek merkezi reklamı getirebilir. Veya konum bilgisinden gittiği merkezi anlayıp ileriki zamanlarda benzer merkezlerin reklamını instagram sayfasında gösterebilir.
  • Aynı örneğe devamla hamile olduğunu eşine müjdeleyen çifte bol bol bebek beşiği reklamı getirebilir.
  • Mesajlarınızda kilo vermekten bahsediyorsanız, ertesi gün meşhur bir diyet merkezi tarafından aranabilirsiniz.
  • Mesajlarınızdan hangi partiye yakın olduğunuzu anlar ve Facebook o partinin iktidar olmasını istemiyorsa size sürekli zaman tünelinde parti aleyhinde içerikler gösterir veya tersi (bknz. Cambridge Analytica)
  • Olası bir halk oylamasında oyunuzu bilir ve sizi manipüle edebilecek özelleştirilmiş içerikler sunabilir (bknz. İngiltere Brexit oylaması)

bu listeyi çok daha trajikomik maddeler ekleyerek uzatabilirsiniz.

cambridge analytica şirketi

Facebook kullanıcı verilerini işleyerek 2016 yılında Trump’ın başkanlık seçimini kazanmasını sağlayan ve İngiltere’nin Avrupa’dan ayrılma sürecinde Brexit oylamasını manüpile eden Cambridge Analytica şirketi kullanıcı verileriyle nelerin yapılabileceğinin ispatı oldu

Ne yapılabilir?

Bu vesileyle başka bir anlık mesajlaşma uygulamasına geçiş yapılabilir. 8 Şubat tarihine kadar bu durum geçiş listenizdeki kişilere ilan edilerek iletişimin diğer uygulama üzerinden sürdürülmesi sağlanabilir. 8 Şubat tarihinden itibaren Whatsapp uygulaması tamamen telefonunuzdan kaldırabilirsiniz. Kullanmadığınız halde telefonunuzda dursa bile bile yine bir takım verilerinizi toplamaya devam ettiğini bilmenizde fayda var.

Bip

Geçiş yapılabilecek alternatiflerin başında hem milli olması hem de uygulama kalitesi olarak iyi bir noktada bulunan BİP tercih edilebilir. BİP kullanıcı verilerini Türkiye (Gebze) sınırları içinde saklamakta ve kullanıcı mesaj içeriğini toplamadığını gizlilik sözleşmesinde ilan etmektedir.

Whatsapp’a en iyi alternatif BİP

BIP Hollanda merkezli Lifecell şirketi üzerinden global pazarlara açılmaktadır. Lifecell şirketinin Hollanda merkezli olması BIP’in yerli olmadığı gibi yanlış eleştirilerin yöneltilmesine sebebiyet vermektedir. Oysa Lifecell şirketi %100 Turkcell iştiraki olup global pazarlara açılabilmek için kullanılmaktadır.

Yerli mühendislik ürünü olan BİP zengin kullanım özellikleriyle de Whatsapp’tan öndedir.

Signal

Signal mevcut anlık mesajlaşma uygulamaları arasından kişisel mahremiyete saygı anlamında açık ara önde gelen uygulamadır. Edward Snowden tarafından da önerilen uygulama “Özgür Konuşun” sloganı ile kendini tanımlamaktadır.

Signal

Whatsapp uçtan uca şifreleme protokolünü Signal’den almış ve kullanmaya devam etmektedir.

Signal’in açık kaynak kodlu yapısı ve kar amacı gütmeyen bağımsız bir kuruluş (Signal Technology Foundation) oluşu güven veren önemli özellikleridir.

Signal gizlilik sözleşmesinde mesajların uçtan uca şifrelendiğini, her hangi bir şekilde mesaj içeriklerinin çözümlenmesi veya saklanmasının söz konusu olmadığını belirtmektedir. Sadece karşı alıcının çevrimdışı(offline) olması (telin kapalı olması) durumunda mesajın şifreli olarak teslim edilmek üzere sunucuda bekletildiğinden bahsetmektedir.

BİP ve Signal ikilisini kullanmaya başlayıp Whatsapp’ı bu vesileyle kullanmayı bırakmak -mümkünse telinizden kaldırmak- doğru bir yaklaşım olacaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

%d blogcu bunu beğendi: